9786257682879
386557

https://mail.marufkit54578.dokuzsoft.com/buyuk-imam-ebu-hanife-rahmetullahi-aleyh
Büyük İmam Ebu Hanife (Rahmetullahi Aleyh)
110.00
Müctehid imamlarımız yalnızca birer bilgi küpü değillerdi, ilimde zirve oldukları gibi, ibadette, ahlakta, zühd ve takvada ve ahiret endişesi taşımada da en önde idiler. Yaşadıkları dönemde kendilerinden daha âlim kimse olmadığı gibi ibadete daha düşkün kimse de yoktu. Onları bu hale getiren ilimleri idi. Nitekim Rabbimiz onların bu hâlini şöyle tarif etmektedir: “Allah'ın kulları arasında, O'ndan korkan, ancak âlimlerdir.” (Fâtır, 28)
Yezîd b. Hârûn'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “İmam-ı Âzam'dan daha âlim, daha zahid ve daha takva sahibi bir kimse görmedim. Bir kimse İmam Âzam gibi takva sahibi olmadıkça bir kimseye fetva vermek helâl olmaz…”
İmam Âzam bir meselede zorlukla karşılaşıp çözemezse tövbe ve istiğfar edip, bir günah işlemişim ki bu müşkil bana arz oldu, der ve kalıp iki rekât namaz kıldıktan sonra o mesele kendisine keşfolur (açılır) ve böylece o müşkil ortadan kalkardı.
Fadl b. İyaz, İmam Âzam'ın bu durumunu duyunca ağlayıp, bu durum onun günahının azlığındandır. Çünkü herkese böyle bir inkişâf olmaz, derdi.
Talebesi İmam Muhammed şunları söylemektedir: “Ebu Hanife, zamanında tekti. Onun dünyadan ayrılması, ilimde, fıkıhta, itikatta, takvada ve Allah için tercihte etmede dağ gibi olan birinin ilim ve fıkhıyla birlikte yeryüzünü terk etmesi demektir.”
Talebesi İmam Ebu Yusuf: “Allah'a yemin olsun ki haramlardan kaçınmada çok titizdi. Dünyaya önem vermez insanlarla oturup kalkmazdı. Çoğu zaman sükût eder, düşünürdü. Devamlı tefekkür ederdi. Ağzından malayani laflar çıkmaz, boş konuşmazdı. Soru sorulduğunda cevabı biliyorsa o anda hemen verirdi. Ben onu hep kendini ve nefsini itham eden, insanlar yerine kendi nefsinin terbiyesiyle meşgul olan biri olarak bildim. Herkes hakkında hayırdan başka bir şey konuşmazdı.”
İbrahim b. Amr'dan rivayet edildiğine göre, İmam Azam Hazretleri son derece feraset sahibi (ileri görüşlü) idi. Talebelerinden Dâvud-i et-Tâi hakkında: “Bu talebem çok abid biridir, insanlardan uzakta yaşayacak ve gece-gündüz ibadette bulunacak.” Demişti. Gerçekten de öyle oldu.
İmam Abdullah b. el-Mübarek: “Ebu Hanife'den daha çok Allah'tan korkan birisini görmedim.” demektedir. Abdurrezzak b. Hemmam: “Ebu Hanife'ye her rastladığımda gözlerinde ve yüzünde ağlama izlerini görürdüm.” Hasan b. Muhammed: “Ebu Hanife'ye bakan kişi ibadete olan düşkünlüğünden, zayıflayan vücudu ve sararan yüzünden ötürü O'na acırdı.” Zahidlerden Davut et-Tâi: “O, gece yürüyüşüne çıkanların kendisiyle yol bulabilecekleri bir yıldız gibidir. Müminlerin gönüllerinde taht kuran önemli bir şahsiyetti.”
Müctehid imamlarımız yalnızca birer bilgi küpü değillerdi, ilimde zirve oldukları gibi, ibadette, ahlakta, zühd ve takvada ve ahiret endişesi taşımada da en önde idiler. Yaşadıkları dönemde kendilerinden daha âlim kimse olmadığı gibi ibadete daha düşkün kimse de yoktu. Onları bu hale getiren ilimleri idi. Nitekim Rabbimiz onların bu hâlini şöyle tarif etmektedir: “Allah'ın kulları arasında, O'ndan korkan, ancak âlimlerdir.” (Fâtır, 28)
Yezîd b. Hârûn'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “İmam-ı Âzam'dan daha âlim, daha zahid ve daha takva sahibi bir kimse görmedim. Bir kimse İmam Âzam gibi takva sahibi olmadıkça bir kimseye fetva vermek helâl olmaz…”
İmam Âzam bir meselede zorlukla karşılaşıp çözemezse tövbe ve istiğfar edip, bir günah işlemişim ki bu müşkil bana arz oldu, der ve kalıp iki rekât namaz kıldıktan sonra o mesele kendisine keşfolur (açılır) ve böylece o müşkil ortadan kalkardı.
Fadl b. İyaz, İmam Âzam'ın bu durumunu duyunca ağlayıp, bu durum onun günahının azlığındandır. Çünkü herkese böyle bir inkişâf olmaz, derdi.
Talebesi İmam Muhammed şunları söylemektedir: “Ebu Hanife, zamanında tekti. Onun dünyadan ayrılması, ilimde, fıkıhta, itikatta, takvada ve Allah için tercihte etmede dağ gibi olan birinin ilim ve fıkhıyla birlikte yeryüzünü terk etmesi demektir.”
Talebesi İmam Ebu Yusuf: “Allah'a yemin olsun ki haramlardan kaçınmada çok titizdi. Dünyaya önem vermez insanlarla oturup kalkmazdı. Çoğu zaman sükût eder, düşünürdü. Devamlı tefekkür ederdi. Ağzından malayani laflar çıkmaz, boş konuşmazdı. Soru sorulduğunda cevabı biliyorsa o anda hemen verirdi. Ben onu hep kendini ve nefsini itham eden, insanlar yerine kendi nefsinin terbiyesiyle meşgul olan biri olarak bildim. Herkes hakkında hayırdan başka bir şey konuşmazdı.”
İbrahim b. Amr'dan rivayet edildiğine göre, İmam Azam Hazretleri son derece feraset sahibi (ileri görüşlü) idi. Talebelerinden Dâvud-i et-Tâi hakkında: “Bu talebem çok abid biridir, insanlardan uzakta yaşayacak ve gece-gündüz ibadette bulunacak.” Demişti. Gerçekten de öyle oldu.
İmam Abdullah b. el-Mübarek: “Ebu Hanife'den daha çok Allah'tan korkan birisini görmedim.” demektedir. Abdurrezzak b. Hemmam: “Ebu Hanife'ye her rastladığımda gözlerinde ve yüzünde ağlama izlerini görürdüm.” Hasan b. Muhammed: “Ebu Hanife'ye bakan kişi ibadete olan düşkünlüğünden, zayıflayan vücudu ve sararan yüzünden ötürü O'na acırdı.” Zahidlerden Davut et-Tâi: “O, gece yürüyüşüne çıkanların kendisiyle yol bulabilecekleri bir yıldız gibidir. Müminlerin gönüllerinde taht kuran önemli bir şahsiyetti.”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.